Mistress Luciana’nın acımasız bakışları altında zavallı kölesi diz çöküp çaresizlik içinde bekliyordu. Odaya yayılan sert BDSM kokusu, gerilimi daha da yükseltiyordu. Luciana, üstündeki deri kıyafetiyle adeta bir avcı gibi avına bakıyor, kölesinin her hareketini kontrol ediyordu. Kelepçelerden tutarak sertçe sıktığı kölesinin bileğini, sadizmin soğuk zevkini hissettirirken onun içindeki heyecanla karışık korkuyu okşuyordu.
Luciana’nın elleri yavaşça aşağı kaymaya başladı, kölesinin kalçasını kavrayıp sıkıca kaldırdı. Parmağıyla amcığını yoklarken gözleriyle teslimiyetin en dibine inen o çırılçıplak köleyi süzdü. Sonra iki parmağı hızla amcığa sokup esnetmeye başladı; köle nefes nefese kalmıştı ama Luciana durmak bilmedi. Bir anda elini yumruk yapıp bütün dört parmağını içine bastırdı; acı ve zevkin sınırlarında kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Kölenin vücudu titriyor, yere daha sıkı tutunuyordu ama Mistress’ın zulmü bitmek bilmezdi.
Luciana sertçe yumruğunu içeride kurcalarken, diğer eliyle de kölenin başını sıkıca tutup aşağı çekerek “Daha derine giriyorum, hisset!” dedi bağırır gibi. Yarağı neredeyse delip geçen bu adamın anüsüne yapılan yoğun, deli dolu fistingi duymazdan gelmesi imkansızdı. Her hamlede kırbaç gibi ısrarcıydı; köle acıya dayanırken aynı zamanda kendinden geçiyor, esaretin dışındaki tüm dünya siliniyordu gözlerinden.
Sonunda Luciana yumruğunu sonuna kadar itip orada kala kaldığında sessizlik sarıyordu odayı. Köle olan biteni hazmetmeye çalışırken ucundan köpüklenen yarağını hırlayarak çıkardı dışarı ve ağzına götürüp emmeye başladı; efendisinin elinde parçalanan vücudu artık tam anlamıyla ona ait olmuştu. Mistress’ın soğuk zafer gülümsemesi eşliğinde odada sadece nefesler ve tatmin olmuş acının yankısı kaldı; zorlu bir dayatmanın sonunda iyice mahkum edilmiş bedenler birleşmişti bu vahşi dansta.